top of page

Az Anlat, Öz Anlat

  • Gülin Sarı
  • 18 Nis 2016
  • 1 dakikada okunur

Konuşmayı çok seven bir millet olarak çoğu zaman kaptırıyoruz kendimizi. Anlatmakla bitmeyen anılarımız var elbette ama mülakatlar bu iş için uygun bir yer değil. Bazen öyle durumlar oluyor ki mülakatı yapan kişi olarak sürekli adayın sözünü kesip, asıl konuya adayı döndürmeye çalışıyoruz. Askerliğinizi yaptınız mı diye soruyoruz, evet veya hayır diyecek, başlıyor aday askerlik anılarını anlatmaya.. Bitmek bilmiyor, araya girip konuyu tekrar toparlamaya çalışıyoruz ama o hala askerlik anılarında.. 'Biliyor musunuz, bir keresinde...' ile başlayan cümlelerin ardı arkası kesilmiyor.

Okul hayatı ile ilgili soru soruyoruz, başlıyor pazarlama dersinden , tüm projelerinden derinlemesine bahsediyor.

Önemli olan her şeyi mülakatçıya ulaştırmak değil, can alıcı noktaları ve o iş ile iligili kısımları paylaşmak. Yoksa mülakatçı zaten askerlik anılarını merak etmiyor. Bilmek istediği askerlik yapıp yapmadığın ya da en fazla nerede yaptığın..

Tüm dersleri özetlemene gerek yok, ürün geliştirme gibi bir pozisyon için oradaysan pazarlama dersindeki kazanımlarından tabi ki bahsetmen gerekecek. Ancak muhasebe elemanı olarak görüşemeye çağırıldıysan pazarlama dersinde yaptığın sunum mülakatçıyı pek ilgilendirmiyor açıkçası.

Mülakatçının görevi, sorular sorup adayı tanımak ,anlamak, pozisyona uygunluğunu tartmak..Yani mülakatı yöneten kişi mülakatçı iken, soruyu duymadan sürekli bir şeyler anlatmak çok da olumlu bir durum oluşturmuyor.

Tavsiyem önce soruyu duymak ve farklı konulara girmeden soruya odaklanıp uygun cevabı vermek. Açık olmak, net olmak, az ve öz olmak..


 
 
 

Comentários


Featured Posts
Daha sonra tekrar deneyin
Yayınlanan yazıları burada göreceksiniz.
Recent Posts
Search By Tags
Connect
  • Google+ Social Icon
  • Facebook Social Icon
  • LinkedIn Social Icon
  • Twitter Social Icon
bottom of page